23.03.2014

Tekrar merhaba..

Blog tutan biri için çok uzun sayılabilecek bir aranın ardından.. 


Oğlum henüz 1 yaşını doldurmadan oluşturduğum bloğuma bugün bakıyorum da, neler yaşandı neler. "İdeal anne" olmaya çalışan biri için uzun sürecek bir lohusa sendromu döneminden sonra, yıllar yıllar geçmişcesine anıları hatırlayıp gülümsemek de varmış. Öncelikle belirtmeliyim ki, 2 senenin ardından sadece 4 başlık içeren bloğumu 3000 küsür kişinin ziyaret etmiş olması beni bir hayli şaşırttı. Keşke devam edebilseymişim. Biliyorum ki anne adayları gerçekten karar vermekte zorlanabiliyor. Neyin ne kadar önemli olduğu tabiki doğumdan sonra anlaşılıyor ve bu kişisel tercihlerle, önceliklerle de alakalı ama annelik heyecanı işte :) Oğlum şimdi 3 yaşını doldurdu ve ben diğer 4 yazımı az önce tekrar okudum ve hatırladım. Tabiki gülümsedim. Neden mi? Örneğin bahsettiğim pürematiği tercih etmemin en önemli nedenleri tabiki pratik ve temiz iş çıkarmasıydı ama diğer bir nedeni ise sebzeleri rondoya vermeden çocuğuma yedirerek ileride normal yemeğe geçişini kolaylaştırmaktı. O dönem gerçekten de yemeğini buharda pişiriyor ve pürematikten geçiriyordum, susuz ve katı olarak oğluma yediriyordum. Şimdi ise oğlum aburcubur dediğimiz türden bir yiyeceği bile, 10 dakika elinde bekletip bir dilini sürtüyor bir kokluyor ucundan kemiriyor ve bırakıyor. Yemeklerin şekli bozulunca kızıyor. Yememek için bahane işte. Aynı anda iki gıdayı birden yemiyor ya da karıştırmıyor. Örneğin kahvaltıda salatalık yiyecekse o bitene kadar sadece salatalık yemek istiyor. Yediği yiyecekler gerçekten çok sınırlı. Çorba içmiyor, sebze yemiyor, baklagil yemiyor. hamurişi yemiyor. Ama o günlerde ben ileride başıma ne geleceğini bilmeden yazmışım. Yani pütürlü yedirmeye alıştırmakla iş bitmiyormuş. Çocuğum yemeklere karşı ciddi önyargılı olacakmış. Çünkü bu bahsettiğim yiyeceklerden çoğunun daha tadına bile bakmış değil. Çocuklar hergün şekilleniyorlar ve sürekli aynı düzende ve programda gitmek imkansızlaşıyor.

Kısacası, çocuğum bebeklikten çıkınca öyle şeylerle uğraştım ki, bloğu unuttum bile. 2 seneye yakın süren kişisel sorunlarım, bununla beraber uzadıkça uzayan lohusa sendromu dönemim ve çevresel faktörler derken bu günlere geldim. Bu arada oğlumu da büyüttüm tabiki. İdeal anne olmayı istemek tabiki iyi birşey ama annelik asıl yürek işi. Bu dünyada çocuklarımızdan daha değerli hiçbirşey yok. Benim bir tezim vardı. "Önce ben onun istediği gibi bir anne olayım ki, o da benim istediğim gibi bir çocuk olsun". Hala çok yanlış olduğunu düşünmüyorum ama, insanlar mükemmel değil. Hata da yapabilirim, bazı durumlarda yetersiz de kalabilirim. Herşeye yetecek enerjim ya da kabiliyetim olmayabilir. Çocuğum için de aynı şeyler geçerli. Her çocuk biririnden farklı, ama hepsi çocuk. İstediğim tek bişey var. Oğlum vicdanlı bir insan olsun. 

Blogu tekrar hatırlamamın nedeni ise, kendime bir iş kurmak istediğim şu günlerde kuruş param  olmamasından dolayı, internetten önce kişisel eşyalarımı satıp daha sonra küçük bir sermayeyle ilgi alanlarıma yönelik orjinal ürünleri bulup satma niyetinde olmamdır. E-ticaret sitelerinde dolanırken, bir yandan da bir blog kurup oradan da eş zamanlı satış yapsam mı diye düşünüyordum ve zaten bir blogum olduğunu hatırladım. İkisi çok farklı işler demeyin, bu benim anneliğim sırasında verdiğim çok zor bir sınav olacak. Dekorasyonla ilgileniyorsanız eğer, ileride bağlantılı bir blogum daha olacaktır, ona da uğrayın olur mu?

Ben blogumu unuttuğum sıralarda gelen, Lassig çanta ile ilgili iki yorum var. Kendilerine o zaman yardımcı olamadığım için özür dileyerek yorumlarını yayınlıyorum. Cevaplarım onlar için çok geç olacak belki ama arayış içinde olan diğer annelere yardımcı olabilir belki. Sevgiler..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder